Suudi Arabistan Krallığı’nda geçtiğimiz ocak ayında bir klasik müzik konseri verildiğini duysanız tepkiniz ne olurdu? “Hadi canım sende” mi derdiniz? Olmaz demeyin, günümüzün her anlamda küreselleşen dünyasında müzik alanında da geçmişin tüm olmazları, düşünülemezleri gözlerimizin önünde bir bir gerçekleşiyor... Suriye’nin Şam Senfoni Orkestrası hem evinde hem yurtdışında son derece başarılı konserler veriyor, Mısır’da ilk kez Arap Yönelimleri Festivali adı altında Cezayirli, Iraklı, Tunuslu bestecilerin senfonik yapıtları seslendiriliyor, Kahire Senfoni Orkestrası ve Kahire Operası zaten artık rüştünü ispatlamış kurumlar, Malezya Filarmoni
Orkestrası da devletten aldığı milyonlarca dolarlık yardımlarla ülkenin gurur kaynağı olmaya doğru emin adımlarla ilerliyor...
Müziğin dünya üzerindeki farklı toplumları birbirine kaynaştırabilmesine son bir örnek de şeriatla yönetilen bir ülkeden, Suudi Arabistan’dan geliyor.
Gürcü asıllı Amerikalı piyanist Regina Shamvili geçtiğimiz ocak ayında Suudi Arabistan’ın başkent Riyad ve Dahran kentlerinde piyano resitalleri verdi. Klasik müzik konserleri, Suudi Arabistan tarihinde ilk kez yaşanmış olmasa bile Krallığın yakın tarihinde böylesi bir konsere rastlamak imkansız. Bu da konserlerin önemini elbette artıran bir unsur.
“Ortadoğu’yu seviyorum”
Shamvili, Sovyetler Birliği zamanında Gürcistan’da doğmuş, altı yaşında piyano çalmaya başlayıp ilk kez on yaşında orkestrayla birlikte sahneye çıkmış bir sanatçı. Shamvili, Tiblis ve Moskova’daki Tchaikovsky Konservatuarları’nı bitirdikten sonra konser kariyerine başlamış. Sovyetler Birliği’nde ünü gitgide artan Shamvili 1983 yılına kadar ülkesinden dışarıya adımını atamamış.
Shamvili günümüzde ABD vatandaşı ve halen New York’ta yaşıyor. UNESCO’nun da gönüllü elçisi. Bu yüzden onun adını, doldurduğu plak kayıtları veya önde gelen sanat merkezlerinde verdiği resitalleriyle duymaktan ziyade UNESCO elçisi olarak ziyaret ettiği ve konserler verdiği az gelişmiş ülkelerdeki faaliyetleri sayesinde tanıyor, biliyoruz. Shamvili bugüne kadar Asya, Afrika ve Güney Amerika’da tam 100 ülkeyi ziyaret etmiş. Gittiği ülkeler arasında Suudi Arabistan 99. ve Bahreyn de 100. sırada.
Peki, Suudi Arabistan’da piyano resitali verme fikri nasıl doğmuş? Bu soruya şöyle cevap veriyor Shamvili: “Niye olmasın ki? Ben Tunus’ta, Mısır’da ve Ürdün’de de çaldım, neredeyse tüm Ortadoğu’da. Bu coğrafyayı, Ortadoğu’yu seviyorum. Bu toprakların müziği bana içinden çıktığım Gürcistan’ı hatırlatıyor. Ritimler aynı sanki... Ortadoğu insanını da çok seviyorum. Çok sıcak ve dostane insanlar. Dünyanın bu bölgesine ne zaman gelecek olsam içimi tatlı bir heyecan kaplıyor.”
Suudi kadınlarının hıncahınç doldurduğu salonlarda resitaller veren Shamvili önce epeyi bir heyecanlandığını itiraf ediyor. Daha önce böylesine bir tecrübe yaşamamış olan Suudi kadın dinleyicilerinin nasıl bir tepki vereceği onu başta çok düşündürmüş.
“Ama tasalanmama hiç gerek yokmuş, çünkü her şeyden önce bu insanlar ayaklarına kadar gidip onlara piyano çaldığım için son derece mutlu ve coşkuluydular. Konserden sonra hemen hepsi elimi sıkıp beni öpmek istediler. Şunu bir daha anladım ki; müzik, şartlar ne olursa olsun, insanları bir araya getirmeyi başarabilen evrensel bir güç. Müzik hiçbir sınır, limit tanımıyor, kriz nedir dinlemiyor. Irk millet, din ve siyasal düşünce ayrımlarının ötesine geçip doğrudan doğruya insanların duygu dünyalarına sesleniyor, insanlığın ortak bir lisanıymışçasına...”
Peçenin ardındaki güzellik
Shamvili’nin yerinde bir başka Batılı sanatçı olsaydı belki de konserini izlemeye gelen Suudi kadınların tamamen kapalı, bazen gözleri bile seçilemeyen kıyafetlerini garipser, yadırgar ve onlarla Shamvili gibi kaynaşamazdı. İşte burada da Shamvili’nin UNESCO’nun gönüllü elçisi olmasının, yani her şeyden önce farklı kültürlere ve inanışlara açık ve onlara saygılı bir birey olmasının payı görülüyor.
“Dünya üzerindeki her kültürün kendine özgü farklılıkları var ve buna saygı duymamız gerekiyor. Benimle tanışmak isteyen Suudi kadınlarını ilk gördüğümde onların abayası veya peçesi değildi dikkatimi çeken, daha ziyade güzel yüzleri ve özellikle gözleriydi beni en çok etkileyen. Arabistan’daki kadınların o kadar şaşırtıcı güzellikte gözleri var ki capcanlı ve zeka fışkıran. Bu kültürün ABD’de ve Avrupa’da daha iyi tanınıp anlaşılamaması ne kadar acı...”
Küçücük, sıkış tıkış ve üstüne üstlük akustiği de berbat salonlarda Suudi kadınlara Chopin’den, Schubert’den belki de yaşamlarında ilk kez duydukları nağmeleri piyanosundan dinletmek anlaşılan Regina Shamvili için unutamayacağı bir deneyim olmuş. Ona hak vermemek elde değil.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın da katkılarıyla gerçekleşen bu konserden Suudi Arabistan’lı yetkililer de çok memnun kalmış olacaklar ki, piyanist Regina Shamvili bu yılın ekim ayında konserler vermek üzere tekrar ülkeye davet edilmiş. Ve işin daha da ilginci, Ekim ayındaki bu konserlerin on yıl önce yapımı tamamlanan ama aradan yıllar geçmesine rağmen henüz açılışı yapılamayan Suudi Arabistan Operası binasında düzenlenmesi düşünülüyormuş! Gelin de şimdi müziğin kudretini inkar edin bakalım...